Ana Sayfa

  • Prev
  • 1
  • Next

DURUM !!

Main Image

Geçenlerde bir gazetemizin birkaç günlük nüshalarını aldım; birinci sayfalarından başlayarak sayfa sayfa okumaya başladım, birde belli başlı haber sitelerine girip biraz araştırayım ve sizinle paylaşayım istedim;

  • Karaman’da 10 erkek çocuğa cinsel taciz …

  • Güneydoğu’da operasyonlar devam ediyor …

  • Yüksekova’da 5 şehit …

  • Kendisinden boşanmak isteyen karısını 32 yerinden bıçakladı …

  • Bağdat Caddesi’nde yarış yapan iki trafik magandası otobüs bekleyenleri biçti, 2 ölü 5 yaralı …

  • Doğu’da 8 terorist etkisiz hale getirildi …

  • 300 madencinin can verdiği maden işletmesinin sahibi “biz herşeyi doğru yaptık” dedi …

  • Askeri cephanelik patladı, 25 asker öldü… Bakan bu gibi olaylar Pakistan’da, Uganda’ da vs. de oluyor dedi…

  • Japon turist kadına tecavüz edildi, yakalanan tecavüzcü “kadın kendi istedi” dedi …

  • Sevgilisini döverek komaya sokan ünlü kabadayı ifadesi alınarak, serbest bırakıldı. …

  • Haber yapmakla suçlandıkları için hapse atılan 2 gazeteci...

NUR TOPU GİBİ BİR RAKİBİMİZ OLDU

Main Image

Memleketçe birbirimizi yerken ve abuk sabuk  konular üzerinde kafa yorup sağa sola yenilerin tabiriyle atarlanırken, koskoca Amerika 40 küsur yılın ardından inanılması zor bir hamle yaparak, ( bizim 40 küsur yıldır, tekmeyle,tokatla, kavgayla, vurla, kırla silahla,  çözümleyemediğimiz konularımız bir 40 yıl daha sürünme trendine girdiği bu günlerde), kendi düşmanına belli yaptırımlar karşılığında  yepyeni bir ufuk açtı ve ambargoyu kaldırma sinyalleri verdi. Tabii bu Amerikan Senatosunun onayı vb formaliteler aşıldıktan sonra oluşacak bir sonuç, ancak İran’nın bu durumu Ortadoğu’daki birçok ülke için ilginç bir gelişme olarak yorumlanırken ve  sayısız komplo teorisyeni tarafından milyonlarca teori ile taçlandırılırken, ülkemiz  açımızdan da bir sürü politik komplonun yanı sıra  daha  ilginç bir hal alarak , göznurumuz, bacasız ekonomimiz olan turizmimizin  kısa ve orta vadede  ‘nur topu gibi bir rakibi” olmuş oldu.

Halbuki biz ne güzel kendi kendimizi baltalıyorduk başka rakibe ne gerek vardı ki; ona buna atarlanıyorduk, komşularımızla sıfır problemimiz olması gerekirken “sıfır” komşumuzla problemimiz yoktu, ne güzel Avrupalı turistin ayağını kesip milyonlarca dolarlık yatırımlarımızı sadece Arapların emrine vermişken, Rusları kazıklaya kazıklaya bizden ilk elini ayağını çekenlerden olmalarını  sağlamışken, Almanya’nın sadece 800 Suriyeli mülteciyi “bakamayız” gerekçesi ile almayı reddettiği bir ortamda üç milyon Suriyeli’yi ne yerler ne içerler demeden getirip, üst...

Bence Hiç Hoş Olmuyor !!

Main Image

Herhalde Türkiyemizde yaşayan hemen hemen herkes üç aşağı beş yukarı bürokrasinin ne denli zor bir süreç olduğunu, nasıl badireler atlatılarak bazı işlerin kotarıldığını ve hatta birçok kere de kotarılamadığını çok iyi bilir, hatırlar, duyar. Bazılarına göre memleketimizde kotarılamayacak hiçbir iş yoktur sadece nasıl kotarılacağını bilmek ve uygulamak gerektiği rivayet edilir. Gene de bürokrasi diye sorulunca tüm sektörlerdeki özellikle yatırımcılar kendi tecrübelerini anlatmaya başlarlar ki , değme askerlik anıları bunların yanında hiç kalır.


Sanayiciye sorsanız ; “bu memlekette sanayi yapılmaz azizim, en az on-oniki yerden izin alacaksın, rapor yazdıracaksın, …” diye başlayan cevaplar duyarsınız, Eğitim destek sektörüne gireyim, bir okul açayım deseniz yandınız ki ne biçim, artık ben diyeyim yirmi, siz deyin otuz dosya hazırlayacaksınız, İl Sağlık Müdürlüğü’nden, Milli Eğitim Bakanlığına, Ulaştırma Bakanlığı’ndan Diyanete kadar gitmediğiniz sormadığınız yer kalmaz. Tarım bile zordur, üretici olarak zirai donatımdan Devlet Malzeme Ofisi’ne, su ürünlerinden köy muhtarına kadar izin gerekir, yok ilacı, yok gübresi, yok arısı, işin içinden çıkana kadar mevsimler geçer.


Hele ki otel yatırımı yapmanız gerekiyorsa ve farzedelim yatırımınız tarihi bir bölgede ise, yandı gülüm keten helva, muhtardan başlayıp, emniyete, Turizm Bakanlığı’ndan Anıtlar Kurulu’na (binanızın tarihi eser olmasına bile gerek yok, mahalle biraz eskiyse bittiniz ellerinden kurtul...

Kaldırım Mühendisi

Main Image

Bizim jenerasyondan olanlar yani şu anda ellilerinde olanlarla bizden büyükler gayet iyi hatırlayacaklar, çocukken birinin beceriksizliği ile alay etmek için bizlerin en çok kullandığı sıfat “Kaldırım Mühendisi” idi. Şu şekilde kullanırdık; “oğlum büyüyünce Kaldırım Mühendisimi olacaksın” veya “senden Kaldırım Mühendisi bile olmaz” vb. Karşımızdakini kızdırarak ne kadar beceriksiz, kabiliyetsiz, hatta tabiri caizse salak olduğunu ima etmenin bir yoluydu bizim için. Tabii ki birkaç zaman sonra böyle bir meslek olmadığını en azından mecazi değil de gerçek anlamı ile var olan mesleğin bu isimle anılmadığını öğrendik, haliyle büyümüştük ve bu alayları da unuttuk gitti.

Unuttuk ancak şahsen ben, bu şakasını yaptığımız konunun ne kadar ciddi olduğunu ve ucunun nerelere kadar gittiğini ancak bundan birkaç on sene önce fark ettim, anlamakta ne kadar  geç kaldığımı da kabul ve itiraf ediyorum.  Bu konuyu benim geç anlamam bir yana birçoklarımızın hiç anlayamamış olması bizim asıl sorunumuz diye düşünüyorum, evet sizler neden bahsettiğimi çoktan anladığınıza eminim; tabii ki şehirciliğimizin durumundan söz ediyorum.

Örneğin oteller ve/veya herkesin eleştiri okundaki AVM’ler ya da yeni yapılan ve yüksek yüksek gökdelenlerden oluşan A+ ofis alanlarımız ve bu yatırımlara milyon milyon dolarlar harcayan sayın yatırımcılarımız… Bir başka örnek de 2015 yılı için alınan turizm teşvik miktarı, yolda olan yatırımlar yani yine yeniden dolarlar dolarlar. İstanbul’da olduğu kadar ...

Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye...

Main Image

DEVEYE SORMUŞLAR BOYNUN NEDEN EĞRİ DİYE…..

Bu ayki yazımı biraz oradan, biraz buradan, meşhur bir  sanatçımızın dediği gibi “ortaya karışık” şeklinde yazmayı düşündüm. Bir sürü duyduğumuz, şahit olduğumuz, okuduğumuz tuhaf olaylar var ki bunların ancak birkaçı bir yazı eder diye düşündüm. Tabii konularımız  ağırlıklı olarak turizm ve İstanbul olmalı ama biraz da diğer acaipliklerden de bahsederiz ümidiyle başladım.

İlk olarak aklıma otel yatırımları geldi haliyle, efendim şimdi ülkemizde bir otel açma furyası var ya , bunun yanısıra bir kısım yabancı yatırımcının  (ağırlıklı olarak CİS ve Körfez ülkelerinden) Türkiye'de otel almak, işletmek vb yönlerde talepleri de ortaya çıkmaya başladı ya, gün geçmiyor ki eş dost arayarak; “satılık otel arayan bir tanıdığımız var” diye soruyor ve sonraki dialog çoğunlukla şu şekilde gelişiyor ; “Nerede otel arıyorlar ?” Cevap ; “İstanbul” … bekliyorsunuz başka kriter istiyorlar mı, başka bir soruları var mı vs diye, lakin bu kadar!! Ne aradaki vatandaş ne de sözde yatırımcının başka bir talebi yok !! Arkadaş, sigara almaya kalksanız kırk çeşidi var, mentollü, sade, filtreli, filtresiz, uzun, kısa, ince, kalın, gri, beyaz, kırmızı vs. vs. Üstelik sadece on tl, yani on tl lik sigara alırken kırk kriter, 20-30 milyon dolar ve üstü bir otel alacaksan sıfır kriter !!! Soruyorsun aracıya ne kadar bir bedel konuşuyoruz diye cevap gene bir enteresan “parada sorun yok” veya “bir limit yok” !! Ya vaktiniz bol ya hesa...

KURBAĞANIN SUYU KAYNAMAYA BAŞLADI

Main Image

Öncelikle belirtmek isterim ki aşağıda okuyacağınız bu yazı kesinlikle politik bir yazı değildir ve kesinlikle hiçbir politikayı, politikacıyı hedef almamaktadır, sadece turizm sektöründen ekmek yiyenlerin durumlarını irdelemek için yazılmış naçizane bir tespit yazısıdır.

Bildiğiniz gibi meşhur bir teori vardır, şayet bir kurbağayı canlı canlı  pişirmek isterseniz  kurbağayı kaynar suya  koymanız hemen hemen imkansızdır. Kurbağa zıplar, bağırır çağırır, velhasıl kaynar suya girmemek için elinden geleni yapar, ancak eğer kazasız belasız, kavgasız dövüşsüz bu kurbağayı pişirmek isterseniz tencerenize soğuk su koyup içine kurbağayı koyarsanız  su yavaş yavaş ısınır ve kurbağa önceleri ılık sudan zevk almaya başlar ve suyun kaynamaya başlamasıyla  yavaş yavaş pişer de haberi bile olmaz, sonra bir de bakmış ki çoktan mefta !!!

İşte son zamanlarda yaklaşık 1 milyon kişinin direkt olarak ve yaklaşık 5 milyon kişinin de dolaylı yollardan ekmek yediği turizm sektörüne yapılanlar ve yapılmaya çalışılanlar bu şekilde özetlenebilir. Bu işlerde bence en acı olan, sektörün içinden herhangi bir  fikir beyanı yapılmaması, sanki böyle bir gelişme yokmuş gibi davranılmasıdır. Sektörün ileri gelenlerinden olumlu veya olumsuz hirbir geri bildirim alınmıyor olması bence son derece üzücü ve kaderci bir tutumdur. Bu konularda son derece cılız birkaç ses çıkmakta ve geri kalan tüm kalburüstü turizmciler bu cılız sesin arkasında kalarak fikir beyan etmekteler. Örneğin ; “Antalyalı tu...

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Main Image

İstanbulda  yapılmakta olan seri otel yatırımları hakkındaki samimi fikrimi bundan önceki yazılarımda aktarmaya çalışmıştım, tekrar ve sadece 1-2 cümle ile özetlemek gerekirse, “plansız ve programsız yapılan otel yatırımları kısa ve orta vadede, sadece yılın belirli dönemlerinde doldurulabilen, genelde boş kalan, atıl yatırımlara dönüşecekler ve ortalama oda fiyatlarıda bu rekabet ortamına dayanamayıp dibe vurarak İstanbul otelciliğini de  Antalya otelciliğine dönüştürecektir.” Bu teoriden yola çıkarak yakın ve orta vadede olacak olanları tahmin etmek fazla zor olmasa gerek, sonuç olarak bence birçok yatırım, yatırımcısının istediği gibi geri dönmediği için el değiştirecek, karsız hale gelecek vs vs… peki bu çalkalanmanın sonunda neler olacak  ? işte bence İstanbul otelciliğinin geleceğini sorgulargen sorulması gereken en önemli soru budur.

Bu aşamaları ardımızda bıraktığımızda ayakta durabilen oteller ile duramayanları belirleyecek  önemli faktörler  ortaya çıkacak ;

  • Lokasyon
  • Marka
  • Sunulan imkanlar

ve belkide en önemlisi,

  • Hizmet kalitesi

Ben bu yazımda özellikle “Hizmet Kalitesi” üzerinde durmak istiyorum. Bu güne kadar “İstanbul bu nasıl olsa dolar” şiarı ile süregelen süreç kaçınılmaz olarak bittiğinde ve otelleri işletenler fark yaratmak zorunda kaldıklarında kimlerin daha iyi işletmeci olduğunu, kimlerin iç müşteri dediğimiz personeline ne kadar değer vererek kaliteli hizmet anlayışına yöne...

www.fly. . . .com

Main Image

Sizce de biraz fazla olmuyor mu?

Son zamanlarda güzide havayollarımızdan biri yeni yeni uygulamalar çıkarmaya başladı ve bunu bizzat yaşayarak gördüm. Hatta biraz soruşturunca daha neler işittim neler?!

 Ülkemizde bir bakıma devrim yaparak özel havayolu şirketlerinin belki de en eskisi olan meşhur havayolu şirketimiz kurulduğunda, herkes gibi benim de kafamda bir sürü soru işareti oluşmuştu. Acaba bu havayolu şirketinin de akibeti daha önce deneyenler gibi mi olacak düşüncesi aklımızdaydı. Ancak ülkemizin saygın bir ailesinden gelmekte olan yatırımcımız, son derece büyük bir maharetle kurduğu işi büyütmeyi ve kısa denilebilecek bir sürede konusunda küçük bir dev yaratmayı başardı.

Günümüzde, Türkiye'deki uçak yolcularının büyük bir çoğunluğu herhangi bir uçak bileti almadan mutlaka www.fly. . . .com adresine tıklayıp, fiyatına bakıyor, hatta bu yolcuların %100'e yakını bu siteden aldığı fiyatları kıyaslayarak, hesaplayarak gerekirse tatil günlerini değiştiriyor ve /veya ona göre ayarlıyor. Bence bu çok büyük bir başarıdır.

14:24

Yeni Cumhurbaşkanı'ndan Bir Rica

Main Image

Malumunuz ülkecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlenmiş durumdayız, büyük bir talihsizlikmi şansmı bilemeyeceğim bir durum olarak ülke 3 yılını ve özellikle 3 yazını seçim stresi altında geçirmeye çalışıyor, çeşitli işler aksadığı gibi çeşitli işlerde inanılmaz hızlı yürüyebiliyor.

Bildiğiniz üzere bu seferki Cumhurbaşkanlığı seçimi ülkemiz için bir ilk olma özelliğinide taşıyor, yani halk ilk defa bu makamı seçiyor ve hatta ikinci bir ilk de (aslında kimin tarafından baktığınıza bağlı olmakla beraber) Cumhurbaşkanının icraatçımı olacağı (yani bir nevi ABD Başkanı gibi) yoksa bugüne kadar ülkemizin bildiği ve tanıdığı bir makammı olacağı. Tüm bunlar tartışılırkende ister istemez tüm taraflarda bir icraat yarışına girmiş vaziyette görünüyor, maalesef bir taraf müthiş projelerden bahsedebilme yetisine ve cesaretine sahipken diğer taraf son derece saygılı bir üslup sergilemesine rağmen kendisini aday gösterenlerin basiretsizliği sayesinde bir lise gazetesi reklam sorumlusunun elinden çıkmış gibi görülen bir yaratıcılık !! ile isimden türetilmiş ekmek, aş, iş vb modası çoktan geçmiş bir propaganda yürütmeye çalışarak kimileri için hayal kırıklığı, kimileri içinde alay edilecek bir konu haline geliyor.

Bunların hepsi bir yana benim yeni seçilecek olan Sayın Cumhurbaşkanından bir ricam var, bence ülkeizin en büyük sorununa eğilmesi ve b...

Karlı bir sektör varmış...

Main Image

Birkaç zamandır herkesin yeni yeni ilgisini çekmeye başlayan ve üzerinde birkaç sektörel yazı yazılarak yorum yapılan, ancak benim birkaç yazımda özellikle değinmeye çalıştığım fakat bir türlü anlatmayı başaramadığım bir olgu var: otel yatırımlarının arz/talep dengesi üzerine oluşması gerektiği. Hemen hemen hepimizin bildiği bir fıkra vardır ; hani adam ölmüş yukarıda cennet-cehennem seçiminden önce dolaşıyormuş, cehennem tarafında bir sürü büyük derin çukur içinde ateş yanıyor ve insanlar çukurda ceza çekiyorlar, başlarında birer zebani kimse kaçmasın diye kargısıyla bekliyor, sadece bir çukurda nöbetçi zebani yok, adamın ilgisini çeker bu çukurda niye nöbetçi yok diye sorar, ha orası Türklerin çukuru , kaçıp kurtulmak isteyeni kendileri aşağı çekiyorlar zaten… cevabını alır.


Bizim durumumuz aynen budur, bizde hangi sektörden olursa olsun kar marjı düşen her sektör yatırımcısı yeni bir şey yaratmak yerine var olan ve para kazandığı varsayılan sektörlere yatırım yaparak para kazanma çabasına giriyor sonunda o kadar fazla arz yaratılıyor ki bu da sektörü el birliği ile para kazanamaz hale getiriyor, bunlara geçtiğimiz yıllar içinde oluşan en geçerli örnek Hastaneler, AVM ler vs vs , eh şimdi de sırada otelcilik sektörü var, işin kötüsü bu gidişata devlet de bir dur demiyor, diyemiyor veya bir planlama, kısıtlama getir(e)miyor. Örneğin devlet İstanbul’un şu ve şu bölgelerinde arz fazlası var yatırımlar şu, şu veya bu bölgelere yapılabilir veya şu bölgelerde artı...

OTELLERDE GİZLİ MÜŞTERİ GEREKLİMİDİR ?

Main Image

Gizli Müşteri Gereklimidir ??

Bildiğiniz üzere oteller için en önemli ve hayati konu bir gelen müşterinin tekrar gelmesini sağlayabilmektir, bunun da en etkili yolu müşteri memnuniyetinden yani müşeri sadakatini sağlamaktan geçmektedir. Otelin ucuz olmasının bir kriter olduğu düşünülsede müşteri memnun değilse bedava dahi olsa tekrar gelmez.
Peki oteller müşterilerini memnun etmek, bir başka deyişle kalitenin devamlılığını sağlamak için neler yapmaktadırlar veya kalitelerini nasıl kontrol etmektedirler. Aslında bu konuda gerçeği yansıtan cevap almak hayli zor olmaktadır, çünkü otel personeli (bilhassa yurdumuzda) genelde bu işi geçici olarak görmeye alışmış ve/veya “bugün varım yarın yokum”, “nasıl olsa kışın beni çıkaracaklar” vb düşünce tarzlarına alışmış, alıştırılmışlardır. Burada suçlu sadece personel değil, hatta asıl suçlu, hesapsız yatırım yapan, fizibilite, pazar araştırması vb verilere dayanmayan sadece biz oteli yapalım müdür tasarruflu işletsin paramızı geri alalımda nasıl alırsak alalım zihniyetli yatırımcılardır. Aslen otel işletmeciliğinde bilinmesi gereken en önemli konu “personel sadakati sağlanmadan müşteri sadakati sağlanamaz”olmalıdır. İşletmelerini bu şiar üzerini kurgulayan veya kurgulatan yatırımcılar orta ve uzun vadede kazanmaya diğerleri ise kaybetmeye mahkumdurlar.


İşletmeler doğru kurgulandığında ise tüm personel için geçerli olan slogan “müşteri velinimetimizdir” olacağı bir gerçektir, müşteri geldikçe...

TÜRKİYEDE SADECE OTEL YATIRIMI YAPAN ŞİRKETLER VAR OLMAYA BAŞLADI

Main Image

TÜRKİYEDE SADECE OTEL YATIRIMI YAPAN ŞİRKETLER VAR OLMAYA BAŞLADI ;

 

Türkiye’de sadece otel yatırım işine giren şirketler var. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yıllardır ağırlıklı olarak bireysel oteller kuruldu ve bu oteller  genelde başka sektörler ile uğraşan firmaların  ek yatırımları olarak var oldular, sektör bu şekilde  gelişme kaydetmeye çalıştı ve tabii bu şirketler  için otelcilik hep ikinci planda kalmaya devam etti. Bu süreçler boyunca otellerden kar sağlamak tabiiki önemliydi ancak bir başka avantaj otel sahibi olmanın daha fazla prestij getirimesi ve ayrı bir statü sahibi kazandırması da bu yatırımcıları cezbediyordu.  Ancak son dönemlerde yani yaklaşık son 10 yıllık period zarfında yatırımcıların otelcilik sektörüne bakışları çok değişiklik gösterdi ve otelciliğin de karlı bir sektör olabileceğini, doğru yapıldığında en az kendi öz işleri kadar para kazandırabileceği gerçeğini görmeye başladılar, hem aynı prestij faktörüde devam ediyor hemde karlılıkla birlikte statülerinin de   yükseldiğini gördüler ve bu onları çok cezbetti.

Bu gelişmenin en çok sektöre, sektörd...